3.12.09

Beni Kategorize Etme S1 E1: Das Patrones

Merhaba sektörel çemberin azimli neferleri. Gün geçtikçe daha bir buhran daha bir meşakkat içinde dönenip durduğumuz şu zamanlar adam olma yolundan bizi geri koyamadığı gibi şu güzelim parmakları sırf sizleri bilgilendirmek için heder etmeye itmekte. Şaka tabii ki. (Komplike bir cümle oldu, farkındayım.) O nedenle kısa kesiyor ve yolumuzda emin adımlarla ilerlemek için yeni bölümümüzü gurur ve bol hemoglobinli utangaç yanaklarımızla açıyoruz: Das Patrones. Patronları kategorize edecek, onları kıynık kıynık inceleyecek ve sizlere ışık tutacak bu bölümde tüm patron cinslerini yavaş yavaş tanıyacağız. Kimseye höykürmek gibi bir derdimiz yok. Amaç tamamen "AMME HİZMETİ ODAKLI HAYIR-GÖNÜL İŞİ"dir. Bölüm açıklamasına çok fazla girmeyeceğim. Ne olduğu alelade akacak zaten, tıpkı Billur Tuz gibi.
O halde buyurun cenaze konçertosuna.

Das Patrones 1: Azıcık aşım Kaygısız Başımcılar

Bu tip patronlar genelde azla yetinip tok kalmak isteyen patron kesimidir. Belki küçüklüklerinde yaşadıkları bir travma sonucu cesaret kaybına uğramış olabilirler. Ya da yoğun iflas semptomlarıyla bugüne kadar sınanmış olabilirler. Bu nedenle cesur değillerdir. Parlak bir fikirle karşısına çıkıp helecan içinde anlattıklarınız onların genelde gözünü korkutur. Sizin istekli oluşunuz onlar için pek önemli değildir. Tek dertleri ekmek teknelerini yürütmektir. Gerisi boştur. Bunlar genelde masaüstü reklamcılık insanlarıdır. Hatta bu korkakça tutumları onları "tabelacı" kıvamına sokar. Sıtkınız sıyrılır. Körelirsiniz. Zaten sonunda kaçarsınız.

DP 2: Yaratım Sancısı Çekenler

Bu sınıf patronlar genelde GSF mezunu, tırmalayarak bugünlere gelmiş fakat akşam rüyasında hala "sanaaağğt sanaağğt" diye haykıran kişilerdir. İçlerinde "baba parası" ve "alın tercisi" olarak ikiye ayrılırlar. Baba parası insanları genelde lüks semtlerde ofis kiralayıp içine iki adet mac atarak sanat icra etmeye çalışırlar. İtalya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Fransa gibi hip sanat ülkelerinde okumuş/master yapmış fakat T.C. de yaşadıklarının ayrımına varamamışlardır. Para kazanmak gibi bir kaygıları olmadığı için 24 saat içtikleri Starbucks kahveleri ile ofislerinde salınarak "dahi çocuk" olmaya çalışırlar. Minimalizm taraftarıdırlar. Babajazzz dinleyip çalışanları ile akımları tartışırlar. Ve sonunda istedikleri gibi iş çıkaramayıp histeri krizlerine girerler. Banka hesaplarında yüzbinliraları olmasına rağmen Cihangir, Çukurcuma gibi semtlerde bohemcilik oynarlar. Alın tercileri ise gerçekten okulunu hakkıyla okumuş ve kanırtarak bir yerlere varmış kişilerdir. Kimisinin agresyonu tavan yapmış olabilir. Ama genelde öğrenmek isteyene bilgi kapılarını sonuna kadar açarlar. Tasarım kuralları çerçevesinde iş bitiren bu şahıslar her projelerinde muhakkak sanatın yoğun kontrastına yer verirler. Çalışılması zor da olsa iyidirler.

DP 3: Evde çok sıkılıyorumcular.

Bu patronesleri anlatmak için çok kelime harcamaya gerek yok. Paraları çok olduğu için sıkılıp oyuncak niyetine iş kurmuşlardır. Yapılan iş umurlarında değildir. Tek amaçları toplantılara katılarak sosyalleşmektir. Çalışanlarını da kendileri gibi zengin sanarak Louis Vitton ayakkabılarını nerede tamir ettireceklerini sorarlar. Cevap alamadıkları için İstinye Park'tan gidip yenisini alırlar. Eğlencelidirler.

DP 4: Beyin Yerine EGO taşıyorumcular

En çekilmez ve hatta nefret yaratan patroneslerdir. Hayatları boyunca hiçbir şey olamamış ve olamayacağının farkına varmış, eş-dost çevresine kendini kanıtlamak için yırtınan ya da ailesindeki herkes gibi başarılı olmaya kasan kişilerdir. Asla sizi dinlemezler. Hıncal Uluç rol modelleridir: yeryüzünde bilmedikleri hiçbir şey yoktur. Kimisi stajyerlikten itibaren ezildiği için SR. olduğu gün ezmeye and içmiştir. İngilizce kurslarından edindikleri KÜT ingilizceleri ile her mail sonuna "f.y.i." (for your information) yazarlar. Sesleri cılız ama yoğundur. Ortamda kendilerini gösterip mottoları olan "bakın insanları nasıl eziyorum çünkü onları BEEEĞĞĞNNN yönetiyorum" u kanıtlamak için asla odalarında oturmazlar. "Abi dün Yaprak Dökümünü izledin mi?" adlı sorunuza "ya ben sadece siğenbiğsi-eğğ (ki onun iğğ olarak okunduğunu algılayamazlar), E2 ve diskavıriğ çennıl izliyorum. Aynı zamanda Radikal okurum." diye karşılık verirler. İstedikleri iş olmayınca havası alınmış balon gibi ordan oraya çarparak delirirler. Ama onlara biraz bağırdınız mı hemen susup "ama sen beni yanlış anladığğğn tatlım" derler. Sizinle asla muhattap olmazlar çünkü onlar Monako prensi/presesidirler. Siz ise serf tabakasından ırgatlarsınızdır. Garip insanlardır. Kesinlikle bilim adamlarınca incelenmelidirler.

DP 5: İş Sapkınları

Bu Patronesler aslında süperlerdir. Hayatları iş üstüne kuruludur. Günün 18 saatini işe, 3 saatini ar-ge ye, 2 saatini oyun oynamaya, kalan 1 saatini ise tekno-mağazalarda ürün bakarak geçirirler. Ciddi anlamda donanımlı ve bilgili insanlardır. Yemek yedikleri asla görülmemiştir. Uyumak gibi yetenekleri yoktur. Sorduğunuz herhangi bir şeye gerçekten içtenlikle yanıt verirler. Amaçları sizin bilgilenmenizdir. Fakat muhabbetiniz onları sardıysa 6 saat susmadan konuşabilirler. Tek kötü yanları sizin de onlar gibi olmanızı beklemeleridir. Yemek yediğiniz ya da sosyalleştiğiniz zamanlar onlara garip gelir. Gece geç saatlere kadar çalışmayı verimli çalışmak olarak algılarlar. Mesai saati anlayışları yoktur. Uyuku denen olayı keşfettikleri zaman, rüyalarında gördükleri tek şey Tokyo'dur. Sevilesi insanlardır. Can-ciğerlerdir.

DP 6: Babacanlar

En mükemmel patron tipidir. Kallavi okullardan ve kallavi projelerden çıkma oldukları halde onları alaylı zannedersiniz. Yaptıkları işe olan bağlılıktan ötürü mütevazi insanlardır. İş hayatının zorluklarını kendileri de yaşayıp hazmedebildikleri için yanlarında çalışan kim ya da ne olursa olsun saygı duyarlar. Çalışanını tanımaya çalışırlar ki en önemlisi de budur. İster 5 kişi ister 80 kişilik ekipleri olsun bir insanı tanımak için güleryüz ve belli soruların yeteceğini bilirler. Çok paragöz değillerdir. Kazandıklarını ekibi ile paylaşan +41 levellık sürümleri vardır. Çalışanının hangi konuda eğilimi olduğunu bilecek kadar gözlemcidir. Bazı limited edition lar vardır ki kişiyi bir departmandan alıp başka departmana sokarak yıldızını parlatır. Ekibi ile iletişimi güçlüdür. Patron olduğunu unutanlar bile vardır ki tadından yenmez. Kafanıza kafanıza vurarak işi öğretebilir. Buna rağmen herkes saçma şekilde ona saygı duyar. Çünkü istemeden de olsa kişiliğindeki ulvi karakter ile bunu yaratır. Candır. Kandır. Her eve, işe lazımdır. Jötem burdan hepsine.

DP 7: Evetçiler

Bu şekil patronesleri anlatmak için başlıktan kelli pek fazla kelime lazım değildir. Ekibi ile iletişim kurmaya çekinen ve her türlü şikayet, öneri, takdir, soruna sadece ama sadece "evet" diyen konuşma tembeli, kelime fukarası das patroneslerdir. Genelde onlar yerine kreatif ya da sanat yönetmenleri konuşur. İşiniz düştüğü zaman asla ulaşamazsınız. Mistik bir havaları vardır. İlginçtirler. Çözemezsiniz. Tez konusu olabilirler.


Evet, ilk bölümümüzde özet olarak das patronesleri verdik. Bunlar gibi daha bilimum patrones tipi var. Eminiz. Fakat elimiz kolumuz yoruldu. Bizimde bir adet canımız cananımız var. Dememiz o ki siz de yazınız. Üşenmeyiniz. Bu sevgi ve ışık dolu bilgi yolunda hep beraber kavrulalım diyiniz. Canımızı yiyiniz. Şimdilik bu kadar. İlerleyen bölümlerde daha kalender bilgilerle sektörel hayatınızda adam olma hazzını sizlere tattıracağız. Sürç-i lisan ettiysek affola. Amacımız tamamen amme hizmetidir. Tüm haklarımız saklı falan değildir. Dilediğiniz gibi kullanın. Alın hatta sizin olsun. Viva la "ctrl+c, ctrl+v" kombinasyonu!

NOT: Yazıya bir adet görsel kondurarak blogu şenlendirecektim ki gurumuz olan GOOGLE, patron yazınca aynen şunu verdi. Umarım patronunuz böyle olmaz. Olmamalı:

1 yorum:

  1. Yorum yazarken profil seçme kısmında hep şaşırıyorum, "adsız" falan yazıyorum en sonunda. ben Nomad khkh ... Yine yanlış yazarsam diye burada belirteyim dedim.

    Bu yazıyı 3-5 sefer okudum herhalde. Salak/gerizekalı oluşumla bağdaşır mı bilmiyorum da, anlamadığım için okuduğum söylenemez. Arada girince bloga, yine okuyorum. Sonuç olarak; sınıflandırmayı sevdim, klişe tespit timi klişelerinden biri gibi gözükse de bu benim için bir negatiflik oluşturmadı. Klişeleri tespit eden kişilerin yazdıklarını seviyorum zaten.
    p.s. yorumu yazarken, ismail yk'nın sitesindeki demonsıtreyşın müzikleri dinliyordum.

    YanıtlaSil