20.12.09

Bir Futbol Açılımı Olarak Sektör



Merhaba dikenli yolların uslanmaz William Wallaceları. Adam olabilmenin daha da bir zorlaştığı şu günlerde yoğun çabalamadan vakit buldukça karşınızdayım. Doğduğumuzda elimize tutuşturulmayan "kullanma klavuzu" eksikliğini kapamak amacıyla girdiğimiz bu yolda adım adım ilerlerken spora gönül vermiş neferlerimizi de unutmadım tabii ki... "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur." mottosundan yola çıkarak "Bir futbol açılımı olarak sektör" başlıklı bu yazımızı kurtlara yem olmamaya and içmiş tüm kırmızı başlıklı jr. larımıza adıyorum.

Şu fani dünyada kaç insana sorarsak soralım en hip spora tabii ki futbol diye cevap verir. Global bir spor olmasının yanı sıra (hayır da her spor global değil mi? hey allam yaa) işin özüne inersek ve hatta biraz üşenmeyip arşa çıkıp bakarsak aslında ne kadar küçük bir camia olduğunu görebilmemiz mümkün. (tabii ki imho) Pek sevgili das sektörümüz de bir nevi futbol camiası kisvesi taşıyor ilginç bir şekilde. Şu kısacık ve fani maceramda gördüklerim en azından bunu kanıtlar nitelikte. Öyle ki nereye gitsem her insan bir şekilde tanıdık. Herkesin eli yine herkesin bir tarafına ister istemez dokunuyor. En komiği ise Das Patronesler ellerindeki elemanları birbirlerine transfer ediyor.
Bu şekilde, yeşil sahaların aranılan yıldızı olmak önemli olan nokta. Kadim şutları gole çevirmek aranılan sıfatlardan en önemlisi. Ayrıca iyi orta gol getiriyorsa ortalarda salınmak altın külçesi. Bonservis bedelimizi nasıl yükselteceğiz Cey-arcım dediğinizi duyar gibiyim:
Şimdi bazıları vardır ki bu sahalarda bir Fatih Terim, efendime söyleyeyim bir Mustafa denizli gibi yıllarca emek verip aşina olunmuş kişi vasfına yükselmiştir.(Sir Alex Ferguson'ı hiç saymıyorum. O bir Undead) Bunun için Das sektör de ortalama 10- 15 yılınızı harcamak zorundasınız kanımca (yine imho). O en son mertebedir ama. Varılacak son noktalardan biri olması lazımdır ki bunlara zaten Kreatif Yönetici diyoruz. ( İngilizce aromalı arkadaşlar için yabancılık çekmesinler diye Kıreğativvf Dayrekktaaa da diyebiliriz.) Aziz Yıldırımlara, Yıldırım Demirörenlere hiç girmiyorum bile. Bol vakit, bol para ve bol azim gerektiren antremanlar sonucu konuşulacak mevzuatlar bunlar.
Gel gelelim eğer bu sektörde Galatasaraylı Sabri gibi tribünlere uzanan top fırlatırsanız işiniz zor demektir. Ya da Ajansına göre ayağınızı konuşturuyorsanız bu sizin aleyhinize işler. Guiza'dan örnek alın. Getafe'de gol kralı olup T.C. topraklarında koşmazsan bu küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk camiada ismin imla kuralları ile anılır. Rahat edemezsin. Performansı her yerde bir öncekinden yüksek seviye de tutmakta faide var.
Birde Beckham ve C.Ronaldolar var ki, yer yer sinir bozmaya mahal veren önemli faktör oyunculardır. Bunlardan olmayınız. Bunlar kapitalik sisteme ayak uydurmuş-aslında işi kuralına göre oynayan-şahsiyetlerdir. Yaptıkları işten önce isimleri yürür. Yeteneği olan da vardır içlerinde fakat reklamdan kazandıkları ile yetenek göstermeye tenezzül bile etmezler. Gerek yoktur yani. Bir de "all star" kavramı vardır ki herkesin gıpta ile baktığı favori insan evlatlarıdır. Piyasada herkes tarafından anılan, dillerden dillere destansı masallarla anlatılıp pelesenk olan bu şahsiyetleri birebir tanımasanız bile isimleri kulaklara mutlaka zerk olmuştur. Yaptıkları işler kalıba uymasa bile revaçtadır. Kıskanılasıdır.

Yakın zamanda ben de bir "Devler Ligi" prodüksiyonuna imza atmayı düşünüyorum bazı bazı. İsimleri hip olmuş elemanları toplayıp "saldım çayıra hobarey" mottosu ile bir odaya sokup, beyin fırtınası kaosunu çekmek ve yayınlamak. Hayat çok garip. Sektörel okazyonlarsa daha da garip. Bazıları Cantona olup yakası ile efsane olurken bazıları da İlhan Mansız olup "Buzda Dans" yarışmasına katılır. Bundan kelli demem o dur ki siz siz olun, Lionel Messi olmak için bir taraflarınızı yırtın.
İyi ki varsın Futbol.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder