29.11.09

I See Hard People...


Her sektörün özellikle de reklam sektörünün dahi çocuğu olmak çok zor bir iştir. "All Star" kavramı naif ülkemize girdiğinden beri, bu kulvarda at sürmek için çırpınan nice yiğitler ani parlamalarla çıkıp yine ani sönmelerle silinmiştir, kimbilir? Şahsen ben bilemem. Taş çatırdasa 3,5 yıldır bu alan içinde adam olmaya çalışmaktayım. Ama gördüklerimden kelli işin özüne bakacak olursak bu sıfata girmek zor değil: Birazcık çakal olan ve kendini pazarlamayı bilen her babayiğido bunu yapabilir. Gereken malzemeleri blogun ilerleyen yazılarında vereceğiz.
Yaratıcılık diyorlar ya hani, en çok korktuğum şey bu benim. Şöyle ki, devamlı herkese zikrettiğim, uzun zamandır tek bir ajans gözümde parıl parıl parıldamakta: Youth Republic. Geçenlerde 2007 yılında youtube a koydukları "kreatif iş ilanı"nı izledim. Ve işin açıkçası korktum. Tamam bu tip şeyler güzel ve insanı "ah o ajansta ben de olsaydım, açık projelerde yol alsaydım" şarkılarına gark ediyor. Fakat beni inanılmaz derecede de ürkütüyor. İnsanların o beklentileri bende delice bir psikolojik baskı yaratmakta. Kendimi cinli demonlı thriller katharsisleri içinde hissediyorum. O "ilk gün insanı olmak" gibi bir şey bu işte. Yani tamam çok güzel, insanların beklentileri normal, bu iş ilanı fikreti de muazzam ama ortada insan psikolojisi diye bir mevzuat var. Hiç mi bu düşünülmez? İzleyen kişinin "eeğğööheeeğaaaa başaramiğğcaaam!" diyerek videoyu kapatması ve başvuracağı varsada vuramayışı düşünülmez.
Ben korkuyorum bunları izleyince. Belki ben manyağım ama bir çok şahsiyetin de bu şekilde düşündüğüne inanıyorum. Sonuçta yuvarlak masa şövalyesi değilim. Toplantılarda didik didik incelenmekten haz etmiyorum. Ağlayasım geliyor. Manyaklar gibi konuşan biri olarak kekeliyorum bile... Hiç hoş olmuyor.
Kısacası bu tip şeylerde lütfen insan psikolojisini de göz önüne alınız sevgili ve sayın yetkililer. Tamam cesaret vs. vs. diyeceksiniz ama herkes annesinin karnından Kara Murat olarak çıkamıyor. Bu tip durumlarda Mario ile mücadelesinde yenik düşen zavallı kızımız gibi hissediyorum kendimi. İşin kötüsü besmele çeksen bile işe yaramıyor. Zor oluyor, çok zor.

26.11.09

Being İlk Gün İnsanı

Hala bir baltaya sap olamamanın verdiği elem içerisinde kıvranırken hayatınızda ani değişiklikler meydana gelir. Sap olabilme çabalarınız bu sefer sizin yüzünüzden değil de bir başkası tarafından sekteye uğrayabilir. Tamam derin nefes alıyoruz ve 10'a kadar sayıyoruz... Evet farkındayım 6 da takılıp sinirden delirdiniz. O halde buyuralım sadedin tepesine.
Kendine balta arayan bir sap olarak çalıştığım iş yerinden kovulan zavallı bir jr. olabilirim. Fakat yer yer "Das Sektör" beni sevebiliyor da. İşten çıkarılışımızın 1.hafta dönümünde yine yeni yeniden bir işe girmem kıyamet alametlerinin kaçıncısıdır sorarım sizlere? Evet bu güzel bir şey ama bir taraftan da korkutmakta delice. Hayır benim gerginliğim var, alışma sürecim var, efenime söyleyeyim eğlence takıntım var...
Yeni yerler bu nedenle gerer beni: İlk iş gününüz. Kapıdan içeri girer ve herkese "ben yeniyim" diye bas bas bağıran bir ifade ile bakarsınız. Bu da yetmezmiş gibi "Buraya gelmeden İpana çürük testini uyguladım" mottolu gülüşünüzü atarsınız ki ilk günden pozitif enerji feedbacki alalım diye. Bu da tamam diyerek, sizinle ilgilenmesi için birinin gelmesini beklediniz ki genelde o kişi asla gelmez. Ve siz kapıya bırakılmış sahipsiz bir bebek gibi köşede bulunmayı beklerken orada uzun zamandır çalışan ve birbirine aşina olan insanlar size bakıp dururlar. İşte o an bittiğiniz andır. Toz bulutu olup havaya karışasınız gelir. Birileri sizi telekinetik enerjinin karşı koyulmaz ağırlığı ile duymuş olacak ki aniden belirir ve masanızı gösterir. Gider yerleşirsiniz. Makinenizi açar, belki format atar belki program kurarsınız. "Lütfen bugün geçsin" diye beklerken aklınıza arkadaşlarınız düşer. Kimsenin sizi dinleyecek vakti yoktur oysa ki. Kimi okuldadır kimi işinde kimisi evinde gebeşmekte... Annenizi ararsınız bir telaş. Sıkıldım diye konuşmaya başlarsınız ki anneniz- eğer çalışıyorsa- "çok işinin olduğunu ve kapaması gerektiğini aynı zamanda durumu abarttığınızı, bunu herkesin yaşadığını" söyler. Boğazınızda bir yumru kaparsınız telefonu. Ve o an olan olur. Günün en berbat saati olan "ilk gün yemeği" kapınızı çalar. Kapıyı açmazsanız ukala ve kimseyi beğenmeyen bir şahıs, arkasında saklanırsanız 5 yaşındaki meraklı çocuk, direk açarsanız da çaylak olursunuz. Aklınız karışır ve ağlayasınız gelir. Gün bir türlü bitmez ve gelen ilk işle beraber biraz daha magmaya doğru akarsınız. Kendini gösterme ve iş yetiştirme telaşesinde kabızlık çeken bir şahıs gibi alnınızda boncuk boncuk ter biter. Yeterince gergin ve en önemlisi yalnızsınızdır. Bu tip zamanlarda yalnızlık H1N1 dan daha korkutucu bir illet halini alır. Barack Obama açıklama yapsa bile umrunuzda değildir. Knock Out u bekler ve yatağınızı özlersiniz.
İşte bu nedenle yeni yerler gerer beni. Yani arakadaşlarımın bana "2 güne kurarsın ortamını de get be maymun" demeleri bu gerçeği değiştirmez. Her ne kadar gudubet bir insan olarak tanıtsam da kendimi garip bir şekilde seviyor beni insanlar. Tamam anlıyorum hastamsınız benim. Ama elimde değil düşündükçe deliriyorum. Bu nedenle buradan yetkililere seslenmek istiyorum: Lütfen İLK GÜN İNSANLARI" nı sevin! Onları dışlamayın. Kol kanat gerin. Masaj yapıp gerginliği atın gerekirse ağıza 3-4 kaşık passiflora tıkın.

Eğlencesiz ortamda çalışmayı reddediyorum. Manifestomu hatırlatın bana!

23.11.09

Das Manifest

* Bir baltaya sap olaydım diye içinde nice ukteler taşıyan yiğidoların sesi olmak için yola çıktık.
* Amacımız sap olmaktır.
* Saplıktan kastımız, baltaya işlevi veren aracı güçtür. Bir bütünlüktür.
* Oluşumumuza iq su 20 olmayan herkes katılabilir.
* Zeka kriterimiz "işsizlik" le aynı orandadır.
* "İşsizlik" ten kastımız manevi işsizliktir. Madde olarak iş, herkes tarafından bulunabilir. Önemli olan noktamız "içindeki hunili çocuğu öldürmemiş olmak"tır.
* Tüm "nerd"ler, "cyberpunk"lar, "cyborg"lar şeref konuğumuzdur, baştacımızdır.
* Reklam sektöründen "adam olacak çocuklar" kitle alım sürecinde öncelikli olacaktır.
* İnteraktif reklam sektörü en fazla ağır basandır.
* Candır.
* Kandır.
* Jr. lara Junior diye, Stajyerlere stajyer diye burun kıvıran tüm Seniorlara eski günlerini hatırlatmak gönül borcumuzdur.
* Boynuz kulağı geçebilir.
* Öncelikli mottolarımız vardır.
*
"Abandon all EGO ye who enter here" bunların annesidir.
* Bundan kastımız gereksiz EGO TATMİNİ dir. Yoksa gerekli ukalalığı takdir ederiz.
* Tüm viral çalışmalarını destekliyoruz.
* Viva la Viral!
* Tüm fotokopi fanzinler, vandalizm bizim eserimiz olmalıdır. Olmayanlara da saygımız ve desteğimiz sonsuzdur.
* İnteraktif eylemleri sokak sanatı ile bütünleştiren tüm şahıslar kalbimizin yegane köşesinde taht kuracaklardır.
* Guerilla teknikleri öncelikli hareketlerimizdendir. Yine saygı sekansımız içindedir.
* Akımımızda ve felsefemizde hiyerarşi yoktur.
* Hiyerarşi olmaması demek akım öncülerine saygısızlık yapanları cezasız bırakacağımız anlamına gelmez.
* Anarşizim herhangi bir kolumuzu oluşturmaz. İdeolojik takıntımız yoktur.
* Fakat vandalizimden kelli anarşizme göz de kırpabiliriz.
* Ayrımcılığımız yoktur. Fakat akımımıza "oğğ yeaa babacazzz" adamları giremez.
* Girdikleri ve bu hareketleri tespit edildiği takdirde sırtlarında "tepik" stencili ile kovulacaklardır.
* Müzik olarak "evet takıntımız var" dır.
* Kalitemiz iso 9001 çerçevesinden de yüksektir.
* Her türlü yaratıcılık ve dahiyane deliliklere kapımız sonuna kadar açıktır.
* Muhafazakarlık, mutaassıplık sınırları sadece bir HAYAL ÜRÜNÜdür.
* May the force be with us!

10.11.09

Hello Afrika! Revolution

CV hazırlamaktan, cv hazırlamam gerektiği andan itibaren nefret eden biriyim. Kendisine olan bu nefretim hala daha geçmiş değil ve geçmeyecekte. Çünkü bu kağıt parçası sizi olmadığınız konumdan çok daha aşağıya ya da yukarıya götürebilecek kapasitede, banknottan biraz hallice bir materyal.
Çalışan bir şahsiyetim. Ekonomik kriz, Domuz gribi, At Tepiği derken şu sıralar zemin pek bir kaygan. Ayak her an döşemeden kesilip havada patinaja dönüşebilir vaziyette. Kıçı kurtarmak ve sağlam basamaklara tırmanmak için gerekli olan azim, istikrar, sebaat üçlüsü bende olmayan nitelikler. İşte sevgili Afrika yerlileri, ben bu nedenle adam olan biri değilim. Hayır kişilik hezeyanlarım doğrultusunda da "azıcık aşım, kaygısız başım" mottosu ile dümene yön verebilen biri de olmadığımdan kelli kafam allak bullak.
86 Ağustosunun sıcak bir gününde bu dünyaya fırlatılmış biri olarak beynim zaten kulak memesi kıvamında. Açıkçası bu sektöre (sektör: REKLAM) dahil olmayı ben istemedim. Kendi kendine gelişen olaylar neticesinde "bana kaderimiğn bir oyunumuğ buğ?" aromalı fon müziği beni buraya yerleştirdi. Ve şu an kafamdaki "Ben ne zaman adam olacağım?" sorusu ile beni hüzünlere gark ediyor.
Şu sıralar tek amacım Youth Republic gibi bir yere girip eğlenerek öğrenmek.
Eğlenmeden çalışmak neyin kafasıdır ya? Bunun için kokodan ziyade leblebi tozunu çizgi halinde burna snuff etmek lazım ki çok parlak bir fikir gibi durmuyor.
Her neyse. Ben de bir insan evladıyım. Ve bir derdim var:
Ben adam olur muyum?
Bu yeteneksizlik, tembellik ve anti-büzüksel okazyonlar neticesinde nereye varırım?
Evet Sevgili Afrika yerlileri, burası anti-idealistlerin, doğuştan zedeli beyinlerin, çok isteyip de elde edemeyenlerin, denyolar arasında midesi kalkanların, Talcid kullanıp bunu geçiremeyenlerin, küçükken cağnım Barış Manço ile "Adam Olacak Çocuk" programına katılamayanların mekanı.
Kısaca: Welcome to Dark Side.