26.11.09

Being İlk Gün İnsanı

Hala bir baltaya sap olamamanın verdiği elem içerisinde kıvranırken hayatınızda ani değişiklikler meydana gelir. Sap olabilme çabalarınız bu sefer sizin yüzünüzden değil de bir başkası tarafından sekteye uğrayabilir. Tamam derin nefes alıyoruz ve 10'a kadar sayıyoruz... Evet farkındayım 6 da takılıp sinirden delirdiniz. O halde buyuralım sadedin tepesine.
Kendine balta arayan bir sap olarak çalıştığım iş yerinden kovulan zavallı bir jr. olabilirim. Fakat yer yer "Das Sektör" beni sevebiliyor da. İşten çıkarılışımızın 1.hafta dönümünde yine yeni yeniden bir işe girmem kıyamet alametlerinin kaçıncısıdır sorarım sizlere? Evet bu güzel bir şey ama bir taraftan da korkutmakta delice. Hayır benim gerginliğim var, alışma sürecim var, efenime söyleyeyim eğlence takıntım var...
Yeni yerler bu nedenle gerer beni: İlk iş gününüz. Kapıdan içeri girer ve herkese "ben yeniyim" diye bas bas bağıran bir ifade ile bakarsınız. Bu da yetmezmiş gibi "Buraya gelmeden İpana çürük testini uyguladım" mottolu gülüşünüzü atarsınız ki ilk günden pozitif enerji feedbacki alalım diye. Bu da tamam diyerek, sizinle ilgilenmesi için birinin gelmesini beklediniz ki genelde o kişi asla gelmez. Ve siz kapıya bırakılmış sahipsiz bir bebek gibi köşede bulunmayı beklerken orada uzun zamandır çalışan ve birbirine aşina olan insanlar size bakıp dururlar. İşte o an bittiğiniz andır. Toz bulutu olup havaya karışasınız gelir. Birileri sizi telekinetik enerjinin karşı koyulmaz ağırlığı ile duymuş olacak ki aniden belirir ve masanızı gösterir. Gider yerleşirsiniz. Makinenizi açar, belki format atar belki program kurarsınız. "Lütfen bugün geçsin" diye beklerken aklınıza arkadaşlarınız düşer. Kimsenin sizi dinleyecek vakti yoktur oysa ki. Kimi okuldadır kimi işinde kimisi evinde gebeşmekte... Annenizi ararsınız bir telaş. Sıkıldım diye konuşmaya başlarsınız ki anneniz- eğer çalışıyorsa- "çok işinin olduğunu ve kapaması gerektiğini aynı zamanda durumu abarttığınızı, bunu herkesin yaşadığını" söyler. Boğazınızda bir yumru kaparsınız telefonu. Ve o an olan olur. Günün en berbat saati olan "ilk gün yemeği" kapınızı çalar. Kapıyı açmazsanız ukala ve kimseyi beğenmeyen bir şahıs, arkasında saklanırsanız 5 yaşındaki meraklı çocuk, direk açarsanız da çaylak olursunuz. Aklınız karışır ve ağlayasınız gelir. Gün bir türlü bitmez ve gelen ilk işle beraber biraz daha magmaya doğru akarsınız. Kendini gösterme ve iş yetiştirme telaşesinde kabızlık çeken bir şahıs gibi alnınızda boncuk boncuk ter biter. Yeterince gergin ve en önemlisi yalnızsınızdır. Bu tip zamanlarda yalnızlık H1N1 dan daha korkutucu bir illet halini alır. Barack Obama açıklama yapsa bile umrunuzda değildir. Knock Out u bekler ve yatağınızı özlersiniz.
İşte bu nedenle yeni yerler gerer beni. Yani arakadaşlarımın bana "2 güne kurarsın ortamını de get be maymun" demeleri bu gerçeği değiştirmez. Her ne kadar gudubet bir insan olarak tanıtsam da kendimi garip bir şekilde seviyor beni insanlar. Tamam anlıyorum hastamsınız benim. Ama elimde değil düşündükçe deliriyorum. Bu nedenle buradan yetkililere seslenmek istiyorum: Lütfen İLK GÜN İNSANLARI" nı sevin! Onları dışlamayın. Kol kanat gerin. Masaj yapıp gerginliği atın gerekirse ağıza 3-4 kaşık passiflora tıkın.

Eğlencesiz ortamda çalışmayı reddediyorum. Manifestomu hatırlatın bana!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder